Tunç Soyer: Deprem korkusu, kentsel dönüşüm konusunu ilk önceliğim haline getirdi

T24 Haber Merkezi

Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, tutuklu bulunduğu cezaevinden “Kentsel Dönüşüm” başlıklı bir yazı yayımladı. Soyer, İzmir’de kentsel dönüşüm konusunda neden ısrarcı olduğunu maddeler halinde açıklarken, “İzmir’e 70 mil uzaklıkta Ege Denizi’nde meydana gelen bir deprem İzmir’de 118 can aldıysa, İzmir merkezli bir depremde çok daha büyük kayıplar yaşanabileceği ihtimali kabusum haline geldi. Bu düşünce ve bu kabus, deprem dirençli bir kent yaratma ve kentsel dönüşüm konusunu ilk önceliğim haline getirdi, belediyenin tüm diğer projelerinin önüne geçti” dedi.

Tunç Soyer’in konuya ilişkin olarak yazılı açıklaması şu şekilde:

“Kensel dönüşüm

‘Bir işi yapmanın bir, yapmamanın bin sebebi vardır’ derler.

İzmir’de ‘Kentsel Dönüşüm’ benim için tam da böyle bir mesele oldu. Kentsel dönüşüm süreçlerini akışına bırakmak ve bu konuda bir şey yapmamak için çok sebebim vardı. Bu sebepleri kullansam belki siyaseten eleştirilecek ama şimdi yargılanmayacaktım. Hepsini değil ama bir – iki tanesini yazayım.

1) İzBB’nin 2010 yılında başlayan kentsel dönüşüm alanlarında 2015 yılından beri ihaleye çıkılıyordu. Bunlara katılan olmuyor, İzBB de 3-5 ay sonra tekrar ihale yapıyor, yine kimse katılmayınca bu süreçler sür-git devam ediyordu. 2019’da göreve geldiğimde her alan için birçok ihaleye çıktık, sonuç aynı oldu. Ben de görev süremi pekala sonuç vermeyen bu ihaleleri yapmayı sürdürerek, ‘ihaleye çıktım ama kimse katılmadı’ diyerek tamamlayabilirdim.

2) Konut imalatı ve kentsel dönüşüm işinin daha çok hükümetin – TOKİ’nin işi olduğuna dair toplumsal algıya yaslanarak hükümet yapsın bana ne diyebilirdim. (Galiba hala böyle düşünceler var.)

3) Pandemi ve depreme rağmen, görev sürem içinde, Metro’dan tramvaya, tarımdan turizme birçok alanda çok büyük adımlar atmıştık. Kentsel dönüşüme girişmesek, kamuoyu nezdinde görev onayı açısından büyük bir eksiklik hissedilmeyebilirdi. Ama benim vicdanımda işini yapmamış olmanın yarası ilelebet kalırdı.

Daha birçok sebep sıralayabilirim ama bir tek sebep bu işe el atmama yetti; DEPREM.

Ben bu satırları yazarken yine deprem oldu, yine ihmaller gün yüzüne çıktı. Bu sebeple önce biraz hafıza tazelemeye ihtiyaç var.

30 Ekim İzmir depremi bildiğimiz gerçeği tokat gibi bir kez daha yüzümüze çarptı; İzmir bir deprem şehri ve maalesef yapı stoğu da çok eski. Aslında göreve başladığım ilk aylarda farkında olduğum bu gerçeklik nedeniyle İzBB bünyesinde Deprem ve Afet Daire Başkanlığı’nı kurdurmuştum. Henüz depremle yüzleşmemiştik ama depremi yaşayınca derhal bu Daire Başkanlığı’na 200 milyon lira aktarabildik ve bu Daire Başkanlığını kurarak ne kadar doğru bir iş yaptığımızı idrak ettik. İlerleyen yıllarda Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığını da bu birime bağlayarak bütüncül bir yaklaşım izledik.

İzmir’e 70 mil uzaklıkta Ege Denizi’nde meydana gelen bir deprem İzmir’de 118 can aldıysa, İzmir merkezli bir depremde çok daha büyük kayıplar yaşanabileceği ihtimali kabusum haline geldi. Bu düşünce ve bu kabus, deprem dirençli bir kent yaratma ve kentsel dönüşüm konusunu ilk önceliğim haline getirdi, belediyenin tüm diğer projelerinin önüne geçti.

İzmir’i dirençli bir kent haline getirme, can kurtartma ‘kastı’ ve kararlılığı daha sonra Cumhuriyet Savcılığı tarafından ‘hile ve desise’ ile toplumu aldatarak işlenen dolandırıcılık suçunun unsuru olarak kabul eden bir iddianame ile tutuklandım, cezaevine girdim.

Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Olayın insani, siyasi, teknik ve hukuki 4 boyutu var.

Hukuki boyutuyla ilgili olarak, avukat arkadaşlarım, duruşma günü, 19 Eylül’de yapılacak savunmayı hazırlıyorlar. Ben burada insani, siyasi ve teknik boyutlarıyla ilgili bazı hususları 3 gün boyunca sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce sizi sürecin başlangıcına, 30 Ekim depremi sonrasına götüreceğim. Yarın sürecin insani yani vicdani boyutunu anlatacağım.

Sağlıcakla kalın..!”

Related Posts

3Y bitmediği gibi 4’e çıktı

“3Y ile mücadele edeceğiz” vaadiyle iktidara gelen AKP bir arpa boyu ilerlemediği gibi üstüne yeni Y ekledi: Yozlaşma.

Bir imzayla 60 bin köpek şehir dışına atılacak

Hindistan Yüksek Mahkemesi, köpek ısırmalarındaki artış üzerine, kamu güvenliği gerekçesiyle bugün on binlerce sahipsiz köpeğin başkentten uzaklaştırılmasını emretti. Mahkeme hayvan hakları savunucularını da uyardı. Karar, köpeklerin 2024 yılında yaklaşık 4 milyon ısırık vakasına karışması üzerine geldi.

Pilot lisansı sınavlarında yeni dönem

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, pilot lisansı sınavlarında 15 Ağustos’ta başlayacak yeni sistemle adayların, sınav başvuru ve planlama süreçlerinde tam esneklik kazanacağını açıkladı.

İngilizler akın akın Avrupa’ya gidiyor, nedeni yüksek topuklu, kırmızı tabanlı bu ayakkabı…

Sadece bir ayakkabı değil, bir statü sembolü… Christian Louboutin’in ikonik kırmızı tabanlı stilettoları, Brexit sonrası şaşırtıcı bir turizm akını başlattı. İngiliz alışverişçiler, binlerce sterlin değerindeki bu lüks ayakkabıları Paris veya Milano’dan alarak yaklaşık %20’lik KDV iadesiyle yüzlerce sterlin tasarruf ediyor.

İmamoğlu’ndan Kürtçe açılımı

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yeni açılım süreci ve kurulan komisyon ile ilgili olarak konuştu. İmamoğlu, Kürt bir ‘anne’ ile yaşadığı anları aktardı ve “Aynı şehri paylaştığım komşularımın, vatandaşlarımın dilini azıcık bile olsa bilmem gerekir diyerek Kürtçe öğrenmeye gayret gösteriyorum” dedi.

Eyyam-ı Bahur ikinci dalgayla geliyor

Afrika kökenli sıcak hava dalgası ‘Eyyam-ı Bahur’ Türkiye’de etkisini sürdürüyor. Meteoroloji uzmanı Ahmet Köse, 10 Ağustos’tan sonra sıcaklıkların yeniden mevsim normallerinin üzerine çıkacağını, ancak önceki aylardaki kadar bunaltıcı olmayacağını söyledi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir