4 Şubat 2025

cermikHaber – Güncel ve Tarafsız Haberler

Ekonomiden teknolojiye, spordan magazine; cermikHaber’de objektif ve güncel haberlerle aydınlanın!

CHP’li Yücel’den Kılıçdaroğlu’na: Erken seçim değil, derhal seçim diyoruz

CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine yönelik eleştiriler hakkında “CHP ‘erken seçim’ değil, ‘derhal seçim’ diyen bir partidir" cevabını verdi.

CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi için erken olduğu eleştirilerine yanıt verdi. Yücel, “CHP, ‘erken seçim’ değil, ‘derhal seçim’ diyen bir partidir. Yani, ‘2025 yılı içerisinde bu milletin önüne sandık gelecek’ diyen bir partidir. Dolayısıyla ‘derhal seçim’ diyen bir partinin cumhurbaşkanı adayını belirlemesi kadar doğal ve gerekli bir durum olamaz. Cumhurbaşkanı adayını belli bir kişi, belli bir kurul tarafından değil; en geniş katılımla, en demokratik yöntemle bütün üyelerine sorarak belirlemesi de çok doğru ve gereklidir. Eleştirilere elbette saygı duyarız ancak bu çalışmanın bugün yapılması bir gerekliliktir” dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), bugün saat 13.20’de CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlığında toplandı. MYK toplantısı devam ederken CHP Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, toplantının gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yücel’in açıklamaları şöyle:

BU HALK DÜŞMANI İKTİDARI TARİHİN TOZLU RAFLARINA KALDIRACAĞIZ: Yaşanan felaketleri ‘kader’ ve fıtrat’ olarak gören 23 yıllık AKP iktidarında depremler, seller, yangınlar, iş kazaları, maden ocağı çökmeleri, pandemi ve daha birçok doğal afetlerde milyonlarca canımızı kaybettik. Ama asıl canımızı yakan ne biliyor musunuz? Birçoğunun önlem alındığı takdirde ölümle sonuçlanmayacağı gerçeği. Ünlü yazar ve filozof Albert Camus’nun da dediği gibi, ‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.’ Türkiye Cumhuriyeti Devleti, böyle basiretsiz bir iktidarı tarih boyunca görmemiştir. AKP iktidarı, tedbirsizlik ve ihmallerle Türk halkına büyük acılar yaşatan, bununla da kalmayıp açlığa mahkûm ettiği milyonları yaşarken öldüren bir iktidar olarak tarihe geçmiştir. Ancak buradan ifade ediyoruz: İlk sandıkta bu halk düşmanı iktidarı tarihin tozlu raflarına kaldıracağız.

ŞAKA GİBİ DEĞİL Mİ: Bu ülkede gün geçmiyor ki bir hukuksuzluk yaşanmasın. Millet iradesi gasp ediliyor, belediyelere kayyumlar atanıyor, belediye başkanları, siyasi partilerin genel başkanları tutuklanıyor, gazeteciler sırf haber yaptıkları için soruşturmalara maruz kalıyor ve hapse atılıyorlar. Böyle bir ortamda AKP, geçtiğimiz günlerde 2025-2029 Yargı Reformu Stratejisi’ni açıkladı. Şaka gibi değil mi? İçeriğinde yüzlerce hedefin olduğu bu belge Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını tanımayan, kanunları amacından saptırıp yamalı bohçaya çeviren, millet iradesini beğenmeyip ona ipotek koyan, tutuklamayı bir tedbir olmaktan çıkarıp bir cezalandırma yöntemi haline getiren, yargının tarafsız ve bağımsız yapısını ortadan kaldıran bir iktidar tarafından açıklanıyor. Sonra da bu milletin, AKP iktidarının yargıda reform yapacağına inanmasını bekliyorlar. AKP İktidarına sesleniyorum: Sizin bu belgeyi açıkladığınız sadece ocak ayı içerisinde, Beşiktaş Belediye Başkanımız ve Zafer Partisi Genel Başkanı tutuklandı. Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandı. Program Koordinatörü Kürşad Oğuz, gazeteci Barış Pehlivan, Seda Selek ve Serhan Asker 24 saat gözaltında tutuldu, ‘kaçarlar’ diye adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldılar. Sanatçı Menajeri Ayşe Barım, tam 12 yıl sonra Gezi olaylarının organizatörü olduğu iddiasıyla tutuklandı.

ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDE İKTİDARIN KORKUSUNU GÖRDÜK: İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, AKP’nin yaptığı hukuksuzlukları belgeleriyle bir basın toplantısında kamuoyu önünde açıkladı diye hakkında soruşturma başlatıldı. İstanbul İttifakı’nın oylarıyla seçilen Sayın İmamoğlu’nun, yani 16 milyon İstanbullunun uğradığı haksızlığın karşısında Türkiye, Sayın İmamoğlu’nu ve İstanbulluları yalnız bırakmadı. AKP’nin darbe dönemlerine rahmet okutacak hukuksuzlukları karşısında, kendi iradelerine sahip çıkmak isteyen on binler adliyenin önünde, oraya gidemeyen milyonlar ise ekranlarının başındaydı. Çağlayan Adliyesi’nde olağanüstü güvenlik tedbirleri vardı. Orada polisle vatandaşımızı karşı karşıya getirmek için özel bir hazırlık yapıldığını gördük. Biz orada, aslında gitmekte olan bir iktidarın korkusunu, kaygısını ve paniğini gördük. Tüm bu yaşananlar, iktidarı kaybetmeye yaklaşan bir siyasi partinin son çırpınışlarıdır. Sayın Ekrem İmamoğlu, sırf CHP’li belediyeler aleyhine ısmarlama raporu yazması için özel olarak görevlendirilen bilirkişinin ismini açıkladı diye, yok bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs, yok kamu görevlisini hedef gösterme… Bu kadarı da ayıptır. Böyle bir soruşturmayı açana da açtırana da gülerler. Açana gülerler çünkü derler ki ‘Sen hukuk bilmiyorsun kardeşim. Senin hukuk fakültesi diploman cikletten mi çıktı’ diye sorarlar. Açtırana gülerler, derler ki ‘Sen bu işlerden medet umuyorsan, sen böyle soruşturmalardan medet umuyorsan sen zaten bitmişsin kardeşim. Senin toplumsal meşruiyetin kalmamış.’

HİÇ UTANMADAN CUMHURBAŞKANINA DİYOR Kİ: Başka bir ülkede yaşansa skandal etkisi yaratacak birçok olay, AKP Türkiye’sinde artık olağanlaştırılmaya çalışılıyor. Liyakatsizliğin, kayırmacılığın, nepotizmin zirve yaptığı AKP iktidarı, artık usulsüzlüklerini el altından değil, milletin gözüne soka soka yapıyor. AKP Grup Başkanvekili’nin, Adli Yargı Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile İdari Yargı Hakimleri Kura Töreni’nde yeğenini önce Cumhurbaşkanı’na sonra da Adalet Bakanı’na takdim etmesi hepimizi hayretler içinde bıraktı. AKP Grup Başkanvekili bir de hiç utanmadan Cumhurbaşkanı’na diyor ki ‘Benim yeğenim hiç olmazsa size bir selam versin. Kurada da adını görebiliriz.’ İşte biz buna ‘yüzsüzlük’ diyoruz, ‘pişkinlik’ diyoruz, ‘güç zehirlenmesi’ ve ‘iktidar sarhoşluğu’ diyoruz. Her kim olursa olsun, görevi ve sıfatı ne olsun, bu ülkeyi sizin babanızın malı gibi görmenize izin vermeyeceğiz. Hâkimlik Savcılık sınavında 115’inci olduğu halde mülakatta elenen ve elendiği için de intihar eden avukat Mert Akdoğan’ın suçu neydi? Kendisini Cumhurbaşkanı’na takdim edecek AKP’li bir akrabasının olmaması mı? Liyakatli bir sistem olsaydı belki de Mert Akdoğan kardeşimiz intihar etmeyecekti. Nepotizminiz batsın, kayırmacılığınız batsın. Sadece Mert Akdoğan değil, onun gibi birçok gencimizin vebali boynunuzadır.

HUKUK DEVLETİNİ FİİLEN SONA ERDİRME GİRİŞİMİDİR: Halkımız yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yasını tutarken, tutuklanan gazetecilerin şokunu yaşarken, Sayın Ekrem İmamoğlu’na yapılan hukuksuzlukları, teğmenlerimize yapılan haksızlıkları konuşurken bunu fırsat bilen AKP, Meclis’ten ancak ve ancak diktatörlükle yönetilen ülkelerde örneğine rastlanabilecek bir yasa geçirdi. Başkanını ve üyelerini kendi atadığı Devlet Denetleme Kurulu denetçilerine verdiği sınırsız yetkiyle Erdoğan, aslında kendi tek adamlık yetkilerine birini daha eklemiş oldu. Artık Devlet Denetleme Kurulu’na bağlı denetçiler, görevi başında kalmasında sakınca gördükleri her kademe ve rütbedeki görevliyi görevden uzaklaştırabilecekler. Bu düzenlemenin meali şudur: İstedikleri her kademedeki görevliyi; soruşturma, yargı kararı gibi hukuki süreçlere dahi ihtiyaç duymadan, gürültü patırdı koparmadan, halkın tepkisini çekmeden, kamuoyu oluşmadan oldu bittiye getirip tek adamın talimatıyla, Devlet Denetleme Kurulu aracılığıyla görevden alabilecekler. Adeta bir diktatörlük uygulaması. Bu düzenlemeyle seçilmişler de dahil olmak üzere hiç kimsenin hukuki güvencesi kalmadı. Bu düzenleme, hukuk devletini fiilen sona erdirme girişimidir. Bu düzenlemeyi daha önce de getirmeyi defalarca denediler. Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle getirmek istediler, CHP’nin başvurusuyla AYM iptal etti. Sonra yetmedi, torba kanun içerisine gizleyerek çıkarmayı denediler, yine muhalefetin direnci ve mücadelesiyle torba yasadan çıkarmak zorunda kaldılar. Şimdi aynı yasayı ülke gündeminin karışıklığını ve yoğunluğunu fırsata çevirerek Meclis’ten geçirdiler. Ancak kimsenin kuşkusu olmasın, hukuka aykırılığı yüksek mahkeme tarafından tescil edilmiş olan bu düzenlemenin iptali için de CHP olarak AYM’ye elbette başvuracağız.

TOPLUMDA BÜYÜK BİR HEYECAN VE MOTİVASYON YARATTI: Bugünkü MYK toplantımızın gündem maddelerinden biri de cumhurbaşkanı adayımızın belirlenmesi konusunda uygulanacak olan yöntem ve takvimdi. Düzenli olarak Türkiye’deki siyasetin nabzını ölçtüğümüz, güncel haftalık siyasi gelişmelerin ölçümünü yaptığımız, kamuoyu araştırmalarında Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel tarafından geçtiğimiz hafta grup toplantısında açıklanan bu konunun, yani CHP’nin cumhurbaşkanı adayının ön seçimle belirlenmesi meselesinin bu kamuoyu yoklamalarında toplumda büyük bir memnuniyet yarattığını görüyoruz. Kamuoyu araştırmalarına göre, bu yöntemin CHP seçmeninde yüzde 90’ın üzerinde, AK Parti seçmeninde yüzde 44,5 oranında, MHP seçmeninde de yüzde 61,5 oranında destek bulduğunu görüyoruz. Bu konuda Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Gül Çiftçi ve ekibince adayların nasıl propaganda yapacaklarından tutun da oy kullanma işlemine kadar seçimin nasıl yönetileceğine ilişkin bir yönerge hazırlanıyor. Diğer yandan cumhurbaşkanı adayımızı tüm üyelerimizle ön seçimle belirleyeceğimize ilişkin kararımız, toplumda büyük bir heyecan ve motivasyon yarattı. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in geçtiğimiz hafta grup toplantısında yaptığı açıklama sonrasında bugün itibarıyla günlük üyelik başvurularında, online üyeliklerde 40 kat artış olduğunu görüyoruz. Yine manuel üyeliklerde de ciddi bir artış var. Birçok ilimizde üye kayıt formları bitmiş durumda. Genel Merkezimizce yeni üye formları basılarak hızlı bir şekilde il örgütlerimize önümüzdeki günlerde gönderilecek. Şunu açıkça ifade edebiliriz ki CHP’nin en geniş katılımla, en demokratik yöntemlerle belirleyeceği cumhurbaşkanı adayı bu ülkenin yeni cumhurbaşkanı olacaktır.

‘DERHAL SEÇİM DİYEN BİR PARTİNİN ADAYINI BELİRLEMESİ KADAR DOĞAL BİR DURUM OLAMAZ’

CHP’li Yücel, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yücel, CHP’nin cumhurbaşkanı adayının erken açıklanmasına ilişkin eleştirileri ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun “erken doğum” yorumuna dair şunları söyledi:

“Öncelikle cumhurbaşkanı adayımızın belirlenmesiyle ilgili, sürecin işletilmesi, yöntemin belirlenmesi elbette eleştirilebilir. Biz eleştirilere saygı duyarız. Ancak şunu ifade edeyim: CHP, ‘erken seçim’ değil, ‘derhal seçim’ diyen bir partidir. Yani, ‘2025 yılı içerisinde bu milletin önüne sandık gelecek’ diyen bir partidir. Dolayısıyla ‘derhal seçim’ diyen bir partinin cumhurbaşkanı adayını belirlemesi kadar doğal ve gerekli bir durum olamaz. Ayrıca CHP, Türkiye Cumhuriyeti’ne demokrasiyi getirme iddiasında olan bir siyasi parti. Cumhurbaşkanı adayını belli bir kişi, belli bir kurul tarafından değil; en geniş katılımla, en demokratik yöntemle bütün üyelerine sorarak belirlemesi de çok doğru ve gereklidir. Dolayısıyla eleştirilere elbette saygı duyarız ancak bu çalışmanın bugün yapılması bir gerekliliktir.”

‘MUHARREM İNCE İLE İLGİLİ TAKVİMİ GENEL BAŞKANIMIZIN PAYLAŞMASI DAHA DOĞRU’

Yücel, “Muharrem İnce’nin CHP’ye dönüşüyle ilgili takvim netleşti mi” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Muharrem İnce geçmişte partimizde il başkanlığı, milletvekilliği, grup başkanvekilliği yapan, hatta ve hatta cumhurbaşkanı adayımız olan bir kişidir. Bugün de bir siyasi parti lideridir. Bir siyasi parti liderinin partimize geçişiyle ilgili süreci, takvimi ve yönetimi Sayın Genel Başkanımızın açıklaması ve sizlerle paylaşması daha doğrudur, daha uygundur.”

‘SANDIKTAN ÇIKAN SONUÇLARA UYULACAK’

Yücel, Cumhurbaşkanı adayını belirleme yönetimle ilgili olarak ön seçimin hukuki olmadığı eleştirileri var. Hakim denetiminde bir ön seçimden mi söz ediyorsunuz. Bir de bu konuda PM toplanacak mı” sorularına ise şu yanıtı verdi:

“Bizim ön seçimden kastımız -biz bunu daha önce yerel seçimlerde adaylar belirlenirken de ifade ettik-sonuçlarına uyulacak bir sandık. Hakim denetiminde öz seçim yapmanın zaten Siyasi Partiler Kanunu’na göre belli koşulları vardır. Bizim ön seçimden kastımız; bazı partiler buna ‘eğilim yoklaması’ der, bazı partiler buna ‘temayül yoklaması’ der biz ‘önseçim’ diyoruz. Sandık koyulacak ve o sandıktan çıkan sonuçlara uyulacak. Dolayısıyla ‘hukukidir, değildir’ tartışması gereksizdir. Cumhurbaşkanı adayının ne şekilde belirleneceği zaten yasada açıkça düzenlenmiş ama orada bizim ifade etmek istediğimiz ve yapmak istediğimiz şu: Belli bir kurul, belli bir kişi veya birden fazla kurul değil; en geniş katılımla CHP üyelerinin hepsine sorarak en demokratik ve katılımcı yöntemle adayımızın belirlenmesi. Ondan sonraki süreç zaten yasaların, hukukun gösterdiği şekilde seçim takvimi açıklandığında işleyecektir.”

(ANKA HABER AJANSI)